Geçtiğimiz yılın sonlarına doğru eğitimde yaşanan sorunlara bir yenisi daha eklenmişti. İstanbul’un birçok ilçesinde okulu bulunan Doğa Koleji’nde öğretmenlere üç aydır maaş ödenmediği sosyal medyaya yansımıştı. Doğa Koleji’nde maaşlarını alamayan öğretmenler derslere girmemiş, çocukları mağdur olan veliler de yetkililere çağrıda bulunarak çözüm bulunmasını istemişti.
Milli Eğitim Bakanlığı ise okulun kapanması durumunda öğrencilerin özel veya resmi okullara nakledileceğini açıklamıştı. Yapılan görüşmeler sonucunda İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ), Doğa Koleji’nin borçlarının yapılandırılması ve kolejin tamamen İTÜ’ye geçmesi konularındaki görüşmelerin uzlaşmayla sonuçlandığını açıkladı.
“DEVLET POLİTİKASI HALİNE GELDİ”
Ülkenin mali açıdan en büyük ve yaygın kolejlerinden biri olan Doğa Koleji’nin akıbeti, sayıları gittikçe artan özel okulların yeniden sorgulanmasına neden oldu. Uzmanlar, Doğa Koleji özelinde yaşanan sorunların eğitimde özel öğretimin payının artırılmasına bağlıyor. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından her yıl özel okullarda okuyan öğrencilere eğitim ve öğretim desteği veriliyor. 2019’un ilk 6 ayında özel okullara 2 buçuk milyar lira kaynak aktarıldığı biliniyor.
Peki, çok sayıda özel okulun bulunduğu Kadıköy’de benzer sorunlar yaşanabilir mi? Eğitim Reformu Girişimi’nden araştırmacı Özgenur Korlu, 2003’ten bu yana eğitimde özel öğretimin payının artırılmasının bir devlet politikası halini aldığını söylüyor.
EN FAZLA İSTANBUL’DA
Korlu’nun paylaştığı bilgilere göre, hem özel öğretim kurumu sayısı, sayısı hem de özel öğretim kurumlarında öğrenim gören öğrenci sayısı son yıllarda arttı. MEB verilerine göre, 2018-19 yılında Türkiye’de özel öğretim kurumu oranı yüzde 19.2, özel öğretim kurumundaki öğrencilerin oranı ise yüzde 8.7.
İstanbul’da bu oranlar Türkiye ortalamasının üzerinde; özel öğretim kurumu oranı yüzde 44.7 iken özel öğretim kurumundaki öğrencilerin oranı yüzde 14 olarak biliniyor. Türkiye’de öğretmenlerin yüzde 15.5’i özel öğretim kurumlarında çalışıyor, bu oran İstanbul’da yüzde 31.2. Ortalama gelirin yüksek olduğu il ve bölgelerde daha fazla özel öğretim kurumunun olduğunu söyleyen Korlu, “Kadıköy özelinde bir veri bulunmasa da ortalama gelirin yüksek olması, Kadıköy’de yaşayan ailelerin çocuklarını özel öğretim kurumuna gönderme oranının yüksek olabileceğini düşündürüyor.” dedi.
TEMİNAT İSTENMİYOR
Çeşitli nedenlerle kaynak akışında yaşanan sorunların özel öğretim kurumlarının faaliyetlerinde sorunlara yol açtığını söyleyen Korlu, şöyle konuştu: “Özel öğretim kurumları eğitim faaliyetlerine devam etmek için düzenli kaynağa ihtiyaç duyuyor. Bu durumda önlem olarak, özel öğretim kurumu açacak kişilerden malî teminat istenmesi gerekiyor. Bu teminat ile, özel öğretim kurumu maddi bir sorun yaşadığında, öğrenci, öğretmen ve diğer çalışanlara gerekli ödemeler yapılabilir. Halen yürürlükte olan Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nda ve ilgili yönetmeliklerde kurum açacak kişilerden böyle bir teminat talep edilmiyor. Aslında 1999 yılında Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’ne göre özel öğretim kurumu açarken malî teminat isteniyordu.”
“OKUL DEĞİŞİKLİĞİ KOLAY DEĞİL”
Peki özel okullar kapanırsa öğrencilerin mağduriyeti nasıl giderilecek? MEB’in eğitim faaliyetleri sınırlandırılan okullardaki öğrencileri başka resmi ve özel okullara kaydedebildiğini ifade eden Korlu, “Bu, öğrencilerin eğitim hayatlarının kesintiye uğramaması için önemli bir uygulamadır. Diğer yandan, okul değişikliği her öğrenci için kolay değil. Bu öğrencilerin yeni okul ve sınıflarına uyum sağlamaları için okul rehberlik servislerinin onlara destek sağlaması önemlidir.” diye konuştu.
Korlu eğitimciler için de şu görüşleri paylaştı: “Mevcut kanun ve yönergelerde faaliyetleri sınırlandırılan kurumlarda çalışan öğretmen ve diğer çalışanlara yönelik, yasal haklarını arama dışında bir yol bulunmuyor. Bu durumlarda öğretmenlerin güvence altında olabilmeleri için, hazırlıkları süren Öğretmen Meslek Kanunu ve yürürlükteki Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nda düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Tüm bu düzenlemelerde, tüm öğretmenler ve öğrenciler için eşitlik ilkesi temel alınmalı.”